
ABD ve Avrupa’da Güvenlik ve Sosyal Darwinizm Kıskacı
18 Nisan 2025 tarihinde, neredeyse dokuz ay önce ABD'de yaşayan ve eğitimine devam eden Zişan Tokaç'ı konuk almıştık. Arada dokuz ay geçmiş ve Zişan bize tekrar katılıyor.
Hatırlarsınız; Zişan ile Mahmoud Khalil’in tutuklanması ve Donald Trump'ın 300'e yakın üniversite öğrencisini hedef alacağını ve hatta Mahmoud Khalil'in yanı sıra Momoduo Taal, Rümeysa Öztürk, Yunseo Chung, Badar Khan Suri, Leqaa Kordia, Ranjani Srinivasan, Alireza Doroudi, Dr. Rasha Alawieh şimdiye kadar bildiğimiz isimlerin tutuklanmasıyla ilgili konuşmuştuk. Bu isimlerin bazıları gözaltında, bazıları ise sınır dışı edildi. Bu öğrencilerin sınır dışı edilmek ve gözaltına alınmak için tek bir suçları vardı: Filistin için seslerini yükseltmekti.
Bu durum beni bir söyleyişe götürdü; Rüşen Çakır ve Hamit Bozarslanın yaptığı bir söyleyi, 07 Ekim Mayıs 2022 tarihinde medyascope’ta yayınlandı.
Hamit Bozarslan, bir siyaset bilimci ve şu anda Fransa'daki EHESS'te dersler veriyor. Yaptığın söyleyişin ana başlığı: “Hamit Bozarslan ile söyleşi: Hamas saldırılarının ikinci yılında Orta Doğu". Kendisi şöyle diyor: “Gazzeli’lerin imhası. Söz konusu olan şu anda çok açık bir şekilde biyolojik bir savaş, sosyal Darwinist bir savaş. Filistinlilerin bir tür olarak görülmesi ve orada imha edilmesi, Gazze’de imha edilmesi. Bunun bitmesi gerekiyor. Fakat diğer yandan Trump’ın dayattığı ve Blair’in de kabul ettiği strateji aslında Gazze’nin sadece bir manda yönetiminde de değil doğrudan kolonyal bir yönetime tabi olmasını beraberinde getirmekte. Bu tabii çok içler acısı bir olgu.”
Hamit Bozarslan'ın kullandığı kavram, Sosyal Darwinizm. Kendi biyolojik türden uymayan bir sınıfın yok edilmesini -imha edilmesini- savunan bir ideolojiyi kastetmekte. Nedense, bu ifadeyle ilgili en çok aklımda kalan şey bu oldu. Belki de bu konu daha ayrıntılı bir tartışmayı hak ediyor.
Yayınımızı dönersek, bugün ABD'ye tekrar dönmemizin sebebi de bu. ABD’de Trump yönetimi; Afganistan, İran, Yemen, Haiti, Somali ve Venezuela’nın da aralarında bulunduğu Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan 19 ülkenin vatandaşlarına yönelik tüm sığınma, göçmenlik, vatandaşlık ve Yeşil Kart başvurularını askıya aldı. Daha önce onaylanmış dosyalar ve mevcut Yeşil Kart sahipleri de yeniden incelemeye alındı. Yönetim, bu ülkeleri “yüksek riskli” olarak tanımlarken, kararlar “toplu cezalandırma” ve insan hakları ihlali gerekçesiyle eleştiriliyor. Öte yandan Florida’daki ICE gözaltı merkezlerinde işkenceye varan koşulların belgelenmesi, Minnesota’da ICE operasyonlarında hukuksuz uygulama iddiaları ve İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’e yönelik istifa çağrıları tartışmaları derinleştiriyor.
Avrupa’da da benzer bir sertleşme dikkat çekiyor: AB, ilticası reddedilenlerin daha hızlı sınır dışı edilmesini, bazı başvuruların sınırlı incelenmesini ve üçüncü ülkelere gönderilmeyi öngören yeni kurallarda uzlaştı; insan hakları örgütleri bu adımların hukuka aykırı olduğunu savunuyor. Göç yollarındaki riskler ise artarak sürüyor; Girit açıklarında bir göçmen teknesinin alabora olması sonucu en az 18 kişi hayatını kaybetti. Bu tabloya karşılık sivil toplum örgütleri, Uluslararası Göçmenler Günü vesilesiyle ayrımcılığa karşı kapsayıcı, hak temelli politikalar ve barış içinde bir arada yaşam çağrısını yineliyor.
